TERBİYESİ

 

TERBİYE

 Her insanın geleceği çocukluk ve gençlik çağlarındaki intibâ ve tesirlerle sımsıkı alâkalıdır. Çocuklar ve gençler yüksek duygularla coşup şahlanacakları bir iklimde yetişiyorlarsa zihnî ve fikrî durumları itibariyle diri, ahlâk ve fazilet itibariyle de örnek olacaklardır.

İnsan, duygularının pes şeylerden uzak olduğu ölçüde insandır. Kalbi kötü duyguların baskısı altında, ruhu nefsanîliğin cenderesine takılmış kimseler, sûretâ insan görünseler bile düşünmek îcab edecektir. Terbiyenin bedene ait olan kısmını hemen hemen herkes bilir ama, asıl işe yarayan fikrî ve hissî terbiyeyi anlayan çok azdır. Oysaki, birinci şıkda daha ziyâde adalî güçleriyle beden insanları, ikinci şıkda ise ruh ve ma’nâ insanları yetişir.

Bir milletin ıslahına, fenaları imhâ etmekle değil; nesilleri millî kültür ve millî terbiye ile insanlığa yükselterek hizmet edilmelidir. Din, tarih şuuru ve gelenekler halîtasından ibaret mukaddes bir tohumu, yurdun dörtbir bucağında çimlendirmedikten sonra, imhâ edilen her fenanın yerinde birkaç tane yenisi bitecektir.

Çocuklara okutulacak kitaplar, şiir olsun nesir olsun, düşünceye kuvvet, ruha metânet, ümit ve azme fer verecek mahiyette olmalıdır ki, iradeleri güçlü, fikirleri sağlam nesillere sahip olabilelim.

Kız çocukları ilerde deruhte edecekleri çocuklarının terbiyesine göre, bir çiçek gibi nazik, ince ve şefkatli yetiştirilmeleri esas olmakla beraber, hak düşüncesine sahip çıkmaları bakımından da polat gibi olmalarına dikkat edilmelidir. Yoksa, nezaket ve incelik uğruna onları bir kısım miskinler, âcizler haline getirmiş oluruz. Unutmayalım dişi arslan da yine arslandır.

Terbiye başlıbaşına bir güzelliktir ve kimde olursa olsun takdir edilir. Evet, câhil dahi olsa, terbiyeli olduğu takdirde sevilir. Millî kültür ve millî terbiyeden mahrum milletler, kaba, câhil ve serseri fertlere benzerler ki; bunların ne dostluğunda vefâ ne de düşmanlıklarında ciddiyet olmaz. Böylelerine güvenenler hep inkisâr-ı hayâle uğrar, bunlara dayananlar er-geç desteksiz kalırlar.

Bir üstada çıraklık yapmamış ve sağlam bir kaynaktan terbiye almamış mürebbî ve mürebbiyeler, başkalarının yollarına fener tutan körler gibidirler. Çocukta görülen arsızlık, şımarıklık, bağrında geliştiği kaynağın bulanık olmasından meydana gelmektedir. Ailedeki duygu, düşünce ve hareket intizamsızlığı katlanarak çocuğun ruhuna akseder. Tabiî ondan da topluma...

Mekteblerde en az diğer dersler kadar terbiye ve millî kültür üzerinde durulmalıdır ki, vatanı cennetlere çevirecek sağlam ruh ve sağlam karakterli nesiller yetişebilsin. Tâlim başka terbiye başkadır. İnsanların çoğu muallim olabilir ama, mürebbî olan çok azdır.

En lüzumlu olduğu halde en az üzerinde durulan dersler, millî kültür ve millî terbiye dersleridir. Birgün dönüp bu yolu işletebilirsek, milletin terakkisi adına en isabetli kararı vermiş olacağız.

Ruhları aynalar gibi parlak, fotograf makinaları kadar süratli kayıt yapan çocukların ilk mektebleri, kendi haneleri, ilk terbiyecileri de anneleridir. Annelerin, sağda solda harcanmadan iyi birer terbiyeci olarak yetiştirilmeleri bir milletin varlığı ve bekâsı için en mühim bir esastır.(M.Fethullah Gülen,Ölçü;2)


TERBİYEDE HASSASİYET


Kuracağınız ya da kurduğunuz bir yuva, Allah'ı (cc) ve Rasulü'nü (sav) hoşnut edecek çerçevede ise istikbal vadedici sayılır. Diğer bir ifade ile yetiştireceğiniz nesiller, Rasulü Ekrem'e (sav) ümmet olma yolunda ise, onların önü açık siz de mutlu sayılırsınız; aksine yetişen nesiller sokaklara emanet ve dinin-diyanetin karşısında; hatta caminin, cemaatin, mabedin düşmanı ise, onlar tâlihsiz, siz de sorumlu sayısınız. Bu evvela çocuklara, onlar tâlihsiz, siz de sorumlu sayılırsınız. Bu evvela çocuklara, sonra da topluma karşı bir haksızlıktır. Hiç kimsenin böyle bir haksızlığı irtikap etmeye hakkı yoktur. İslâm'a düşman yetişecek, haram yiyip haram içecek, gayr-i meşrû davranışlarıyla genel kuralları çiğneyecek nesillerin hesabını bize sorarlar. Kendi mana köklerine bağlı mefkûre sahibi, derin, ufuklu, merhametli ve insana saygılı nesiller yetiştirmek bizim başta gelen vazifelerimizdendir. Bu önemli vazife, yuvanın şuurlu kuruluşuyla başlayıp, sonra da bir ömür boyu, akıl, mantık ve muhakemeye bağlı sürdürülmesi şeklinde hülasa edilebilir.

Bu itibarla aile, din ruhuna dayalı, akıl ve şuur eksenli bir müessese olarak ele alınmalı ve Allah'ın hoşnutluğu esas alınarak devam ettirilmelidir. Rasulü Ekrem (sav) ümmetinin çokluğuyla iftihar edeceği tembihinde bulunur. Bu açıdan, O'nu tanımayan bir nesil, ne kadar da çok olsa Allah (cc) nezdinde, Allah (cc) nazarında bir kıymeti olmadığı gibi, Rasulü Ekrem'e (sav) göre de herhangi bir kıymeti haiz değildir.

Onun için bizler bir taraftan meyelan-ı şerrin kökünü, Allah'a teveccüh, istiğfar ve nedâmetle kesecek; diğer taraftan da dua, ibadet ve hayırlı işlerle meyelen-ı hayra kuvvet verebilecek hamlelerle, soluk soluğa sürekli Allah'a teveccüh edecek, fiilî, kalbî ve kavlî lazım gelen her şeyi yaparak, aktif bekleyişimizi devam ettireceğiz.

Kur'ân-ı kerim'de: "De ki: Pis ve kötü ile temiz ve iyi bir değildir; pis ve kötünün çokluğu (başdöndürücü ve) hayretengiz olsa da (bu böyledir). Öyleyse ey akıl sahipleri! Allah'tan korkunuz ki kurtuluşa eresiniz." (Mâide,5.100) buyrulmaktadır.

Evet bazen, kötülerin ve kötülüğün çokluğu dikkatinizi çekip sizi hayrete sevk edebilir; ama bilmelisiniz ki, Allah nazarında habisle tayyib hiçbir zaman müsâvi olmamıştır. Öyleyse siz her zaman, neşrettikleri manevi rayihalarıyla, size cenneti tedai ettirebilecek bir neslin yetişmesine ehemmiyet vermeli ve " tayyib" i takip etmeli, " tayyib" e baba olmaya, muallim olmaya, mürebbi olmaya çalışmalısınız. (M. Fethullah Gülen, Çekirdekten Çınara)





TERBİYEDE ÖLÇÜLER



1- Her insanın geleceği, çocukluk ve gençlik çağlarındaki intiba ve tesirlerle sımsıkı alâkalıdır. Çocuklar ve gençler, yüksek duygularla coşup şahlanacakları bir iklimde yetişiyorlarsa, zihnî ve fikrî durumları itibarıyla diri, ahlâk ve fazilet itibarıyla da örnek olmaya namzet sayılırlar.

2- İnsan, duygularının pes şeylerden uzak olduğu ölçüde insandır. Kalbi kötü duyguların baskısı altında, ruhu nefsanîliğin cenderesine takılmış kimseler, sûretâ insan görünseler de düşünmek icap edecektir. Terbiyenin bedene ait olan kısmını hemen hemen herkes bilir ama; asıl işe yarayan fikrî ve hissî terbiyeyi anlayan çok azdır. Oysaki, birinci şık terbiye ile daha ziyade kas güçleriyle beden insanları, ikinci şıkla ise ruh ve mânâ insanları yetişir.

3- Bir milletin ıslâhına fenaları imha etmekle değil, nesilleri millî kültür ve millî terbiye ile insanlığa yükselterek hizmet edilmelidir. Din, tarih şuuru ve gelenekler halitasından ibaret mukaddes bir tohumu yurdun dört bir bucağında çimlendirmedikten sonra, imha edilen her fenanın yerinde birkaç tane yenisi ot gibi bitecektir.

4- Çocuklara okutulacak kitaplar, şiir olsun nesir olsun, düşünceye kuvvet, ruha metanet, ümit ve azme fer verecek mahiyette olmalıdır ki, iradeleri güçlü, fikirleri sağlam nesillere sahip olunabilsin...

5- Kız çocukları ileride deruhte edecekleri çocuklarının terbiyesine göre, bir çiçek gibi nazik, ince ve şefkatli yetiştirilmeleri esas olmakla beraber, hak düşüncesine sahip çıkmaları bakımından da polat gibi olmalarına dikkat edilmelidir. Yoksa, nezaket ve incelik uğruna onları bir kısım miskinler, âcizler hâline getirmiş oluruz. Unutmayalım, dişi arsan da yine aslandır.

6- Terbiye başlı başına bir güzelliktir ve kimde olursa olsun takdir edilir. Evet, cahil dahi olsa, terbiyeli olduğu takdirde sevilir. Millî kültür ve millî terbiyeden mahrum milletler, kaba, cahil ve serseri fertlere benzerler ki, bunların ne dostluğunda vefa, ne de düşmanlıklarında ciddiyet olmaz. Böylelerine güvenenler, hep inkisar-ı hayale uğrar; bunlara dayananlar, er-geç desteksiz kalırlar.

7- Bir üstada çıraklık yapmamış ve sağlam bir kaynaktan terbiye almamış mürebbî ve mürebbiyeler (eğitimci), başkalarının yollarına fener tutan körler gibidirler. Çocukta görülen arsızlık, şımarıklık, bağrında geliştiği kaynağın bulanık olmasından meydana gelmektedir. Ailedeki duygu, düşünce ve hareket intizamsızlığı, katlanarak çocuğun ruhuna akseder. Tabiî, ondan da topluma...

8- Mekteplerde en az diğer dersler kadar terbiye ve millî kültür üzerinde de durulmalıdır ki, vatanı cennetlere çevirecek sağlam ruh ve sağlam karakterli nesiller yetişebilsin. Tâlim (öğretim) başka, terbiye (eğitim) başkadır. İnsanların çoğu muallim olabilir ama, mürebbî olabilen çok azdır.

9- En lüzumlu olduğu hâlde en az üzerinde durulan dersler, millî kültür ve millî terbiye dersleridir. Bir gün dönüp bu yolu işletmeye koyulursak, milletin terakkisi adına en isabetli kararı vermiş olacağız.

10- Şair, doğuştan şairdir. İmruu'l-Kays, hiç mektep görmemiş. Einstein, mektepten kaçarmış. Zira düşüncesi başka. Newton, matematikten zayıf almış ama, teorisi matematik üzerine. Biz, elin-âlemin kazanı içerisinde kendi kepçemiz ile karıştırmaya çalışıyoruz.

11- Ruhları aynalar gibi parlak, fotoğraf makineleri kadar süratli kayıt yapan çocukların ilk mektepleri, kendi hâneleri, ilk terbiyecileri de anneleridir. Annelerin sağda solda harcanmadan iyi birer terbiyeci olarak yetiştirilmeleri, bir milletin varlığı ve bekâsı için en mühim bir esastır.

12- Bizde, "Çocuk aziz ise, terbiyesi daha azizdir." diye bir söz vardır; ne kadar doğru!

13- Çocuk terbiyesinde ana-baba, perhizli insan gibi olmalı ve terbiyede ölçüye çok riayet etmelidirler.

14- 0-5 yaş arası şuuraltının en açık olduğu dönemse, bu dönemde çocuklara iyi örnekler adına ne yapılsa değer. (M. Fethullah Gülen, Ölçü veya Yoldaki Işıklar)  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder