NÜKTELER





 NÜKTELER


1.Öpücük Sayan Melekler


       Biricik Peygamberimiz Hz. Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) çocukları çok ama çok sever ve “Küçüklerimize şefkat etmeyen bizden değildir.” derdi. Allah Resulü çocuklara olan bu sevgisini her fırsatta gösterirdi. “Kokusu Cennet kokusudur.” dediği çocukları öpüp koklar, mübarek dizlerine oturtur, bağrına basar, başlarını ve yanaklarını sevgiyle okşayıp onlara dua ederdi. Bazen de yolda gördüğü çocukları bineğine alıp gezdirirdi.

    Bu sevgi o kadar çoktu ki Sevgili Peygamberimizin yanında yetişen Hz. Enes (r.a):

      Çocuklara karşı Hz. Peygamberden daha şefkatli olan hiç kimseyi görmedim, demiştir.

     Onun sevgisiyle şereflenmiş şanslı çocuklardan olan İbnu Rebîa anlatıyor: “Babam beni, Abbas da oğlu el-Fadl’ı Resûlullaha gönderdi. Yanına gittiğimiz zaman bizi sağlı sollu oturttu ve bizi öylesine sıkı kucakladı ki daha içten sarılanını görmedik.”

      Sevgili Peygamberimizi torunu Hz. Hasan’ı öperken gören Akra’ İbnu Hâbis bunu tuhaf karşıladı ve: “Benim on tane çocuğum var. Fakat onlardan hiçbirini öpmedim.” dedi. Peygamber Efendimiz de ona bakıp şu cevabı verdi: “Merhamet etmeyene merhamet edilmez.” Yani çocuğuna şefkat gösterip acımayana Allah da şefkat gösterip acımaz.

Bir keresinde de bedevîlerden (çöl Araplarından) bir grup Peygamber Efendimize gelip “Çocuklarınızı öper misiniz?” diye sormuştu. “Evet” cevabını alınca “Fakat biz Allah’a andolsun ki öpmeyiz.” dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz: “Allah kalplerinizden merhameti çıkardı ise ben ne yapabilirim?” buyurdular.

    Sevgili Peygamberimiz, herkesi çocuklarını öpmeye teşvik etmiş ve şöyle demiştir: “Çocuklarınızı çok öpün. Zira her öpücük için size Cennet’te bir derece verilir. Melekler öpücüklerinizi sayarlar ve sizin için yazarlar.”

 


 

 2.Marifetli Çocuk

 

 Üç kadın ellerinde sepetleriyle pazardan dönüyorlardı. Dinlenmek için yolun kenarındaki kanepeye oturdular. Çocukları hakkında sohbet etmeye başladılar.

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi.

İkinci kadın; Bülbül sesli oğlunun şarkılarına herkesin bayıldığını anlattı.

Üçüncü kadın onları dinlemekle yetindi. Niçin konuşmadığını sorduklarında:

Benimkinin anlatılacak bir marifeti yok, dedi.

Bu konuşmalara kulak misafiri olan bir ihtiyar, kadınların peşinden yürüdü.

   Sokağın başında kadınlar sepetlerini yere bırakıp yorulan kollarını, ağrıyan bellerini ovuşturmaya başladılar. Onları gören çocukları koşarak geldiler.

      Birinci kadının oğlu perendeler atarak ellerinin üzerinde yürüyordu.

      İkinci kadının oğlu bir taşın üzerine oturup annesinin sevdiği şarkılardan birini söylemeye başladı. Diğer kadınlar onu coşkuyla alkışladılar.

     Üçüncü kadının oğlu ise;

     Sana yardım edeyim anneciğim, diyerek sepetin kulpuna yapıştı. Kadınlar oradan geçmekte olan yaşlı adama, çocuklarının marifetini nasıl bulduğunu sordular.

    Ben marifetli bir çocuk gördüm, dedi ihtiyar. 0 da annesine yardıma koşan şu çocuk, 0, Peygamber (s.a.s.) Efendimiz'in şu hadis-i şerifine uygun davrandı: "Herkese annesinin hizmetinde bulunmayı tavsiye ederim."

 




 


3.Püf Noktası

      Adamın biri her zaman yaptığı gibi saç ve sakal traşı olmak için berbere gitti. Onunla ilgilenen berberle güzel bir sohbete başladılar.

Değişik konular üzerinde konuştular. Birden Allah ile ilgili konu açıldı...

Berber: "Bak adamım, ben senin söylediğin gibi Allah'ın varlığına inanmıyorum."

Adam: "Peki neden böyle düşünüyorsun?"

     Berber: "Bunu açıklamak çok kolay. Bunu görmek için dışarıya çıkmalısın. Lütfen bana söyler misin, eğer Allah var olsaydı, bu kadar çok hasta insan olur muydu, terkedilmiş çocuklar olur muydu?

   Allah olsaydı, kimse acı çekmezdi. Allah olsaydı, bunların olmasına izin vereceğini sanmıyorum..."

     Adam bir an durdu ve düşündü, ama gereksiz bir tartışmaya girmek istemediği için cevap vermedi. Berber işini bitirdikten sonra adam dışarıya çıktı. Tam o anda caddede uzun saçlı ve sakallı bir adam gördü. Adam bu kadar dağınık göründüğüne göre belli ki traş olmayalı uzun süre geçmişti. Adam berber dükkânına geri döndü.

   Adam: "Biliyor musun ne var, bence berber diye birşey yok."

   Berber: "Bu nasıl olabilir ki? Ben buradayım ve bir berberim."

   Adam: "Hayır, yok. Çünkü olsaydı, caddede yürüyen uzun saçlı ve sakallı adamlar olmazdı."

   Berber: "Hımmm... Berber diye bir şey var, ama o insanlar bana gelmiyorsa, ben ne yapabilirim ki?"

   Adam: "Kesinlikle doğru! Püf noktası bu! Allah var ve insanlar ona gitmiyorsa, o ne yapabilir ki?

  İşte dünyada bu kadar çok acı ve keder olmasının nedeni!"






   4.Ona Veriniz

 

   Fatih Sultan Mehmet beyaz atına binmiş, ordusunun önünde, İstanbul' ilk defa giriyordu. İki yanında O'nu yetiştiren Akşemsettin, Molla Hüsrev ve Molla Gürani. Şehir halkı yol boyunca dizilmiş, heyecanla Türk Ordusunu karşılıyor.

  Bu arada halkın arasından birçok kimse, ellerindeki çiçek demetini Padişaha sunmak için ileri atılıyor. Hepsi de Akşemsettin'i ak sakalıyla ağır duruşuyla Padişah sanıp çiçekleri O'na sunmaya çalışıyorlar.

Akşemsettin atını geri çekip göz ucuyla Fatih'i göstererek:

Sultan Mehmet odur. Çiçekleri ona veriniz, demek istiyor.

Fatih Sultan Mehmet, çiçeklerle kendisine doğru yürüyenlere Hocası Akşemsettin'i göstererek:

 Gidiniz, çiçekleri gene ona veriniz. Sultan Mehmet benim, ama O, benim hocamdır, diyor.

 









 5.Bir Saat

 

Adam yorgun argın eve döndüğünde 5 yaşındaki oğlunu kapının önünde beklerken bulmuş.

   Çocuk babasına:

  "Baba 1 saatte ne kadar para kazanıyorsun?" diye sormuş. Zaten yorgun gelen adam "Bu seni ilgilendirmez." diye cevaplamış.

Bunun üzerine çocuk:

"Babacığım lütfen bilmek istiyorum." diye cevap vermiş. Adam,"İlla ki bilmek istiyorsan 20 dolar kazanıyorum." diye cevap vermiş. Bunun üzerine çocuk,

"Peki bana 10 dolar borç verir misin?" diye sormuş. Adam iyice sinirlenip:"Benim, senin saçma oyuncaklarına veya benzeri şeylerine ayıracak param yok. Hadi derhal odana git ve kapını kapat." demiş. Çocuk sessizce odasına çıkıp kapısını kapatmış. Adam sinirli sinirli bu çocuk nasıl böyle şeylere cesaret eder diye düşünmüş. Aradan bir saat geçtikten sonra adam biraz daha sakinleşmiş ve çocuğa parayı neden istediğini bile sormadığını düşünmüş. Belki de gerçekten lazımdı, diye geçirmiş içinden. Yukarı çocuğun odasına çıkmış ve kapıyı açmış. Yatağında olan çocuğa:

   "Uyuyor musun?" diye sormuş. Çocuk,

    "Hayır." demiş.

   "Al bakalım istediğin 10 doları. Sana az önce sert davrandığım için üzgünüm, ama uzun ve yorucu bir gün geçirdim." demiş. Çocuk sevinçle haykırmış:

"Teşekkür ederim babacığım."

  Yastığının altından diğer buruşuk paraları çıkarmış adamın suratına bakmış ve yavaşça paraları saymış. Bunu gören adam iyice sinirlenerek:

 "Paran olduğu halde neden benden para istiyorsun?" demiş. Çocuk,

"Ama yeterince yoktu." demiş ve paraları babasına uzatarak:

"İşte 20 dolar, 1 saatini bana ayırır mısın?" demiş...

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder